Beylerbeyi ve çevresinin yerleşim alanı olarak kullanılması tarihte oldukça gerilere, Bizans dönemine kadar gitmektedir. Farklı tarihsel dönemlerde inşa edilen yapıların ardından Sultan II. Mahmud (1808-1839) döneminde yaptırılan ahşap sarayın yanmasıyla Sultan Abdülaziz, 1863-1865 yılları arasında sarayı ve ek binaları yaptırmıştır. Mâbeyn ve Harem bölümlerinden oluşan saray ana binası ziyarete açıktır. Deniz Köşkleri ile üst set bahçelerle büyük havuzun etrafındaki Sarı Köşk, Mermer Köşk ve saltanat atlarını barındırmak amacıyla inşa edilmiş olan Ahır Köşk ise ziyarete kapalıdır.
Beylerbeyi Sarayı yazlık bir saraydır. Özellikle yabancı devlet misafirlerinin ağırlanmasında kullanılmıştır. Avusturya-Macaristan İmparatoru Franz Joseph (1869), Fransız İmparatoriçesi Eugénie (1869), Karadağ Prensi Nikola (1874) ve Alman İmparatoru II. Wilhelm gibi çok sayıda konuk burada ağırlanmıştır. Sultan II. Abdülhamid de tahttan indirildikten sonra hayatının son altı yılını burada geçirmiş ve 1918’de bu sarayda vefat etmiştir.
Çeşitli Batı üsluplarının Doğu üsluplarıyla kaynaştırıldığı sarayın iç mimarisi, kullanım özellikleri bakımından Türk evi planına benzemektedir. Bodrumla birlikte üç katlı olarak yapılmış olan sarayda 24 oda, 6 salon yer almaktadır. Taban döşemeleri, Mısır’dan getirtilen hasırlarla kaplıdır. Türk-Hereke yapımı halılar; Fransız Baccarat kristalinden avizeler; İngiliz, Fransız ve İstanbul-Haliç Tersanesi’nde yapılmış saatler ile Çin, Japon, Fransız, Alman ve Türk (Yıldız) porseleni vazolar, sarayın oda ve salonlarının dekorasyonunu tamamlamaktadır.
Beylerbeyi Sarayı pazartesi hariç her gün 09.00 – 18.00 saatleri arasında ziyarete açıktır.